İncil'de ve Kuran'da Mesih
MÜSLÜMANLIKTA MESİH
Mesih İsa, Kuran’ın 93 ayetinde geçer. Mesih’in kişiliğini her ele alışta, İslâm düşüncesinin başvurduğu ayetler bunlardır. İslâm bilginleri bu ayetleri açıklamak için çoğu kez Hristiyan metinlerine sığınmışlardır. Bu bilginlerin kitaplarını incelediğimizde görürüz ki; onlar İslâmî düşünceye uygun metinleri benimsemişler, fakat ne zaman Kuran’a ters bir metin karşılarına çıksa, İncil’in değiştirildiğini öne sürmüşlerdir.
Bu araştırmada, İslâm düşüncesini, Mesih İnancı’nı sunarken gösterdiği tarihsel değişkenlik içerisinde ortaya koyacağız. Başlarken diyebilirim ki, Kuran metinlerini araştıran bir kişi, Mekke’deki ilk ayetlerin Mesih İnanlıları’na karşı son derece yumuşak olduğunu, Mesih, elçileri (Havariler) ve ruhbanlar için övücü ifadeler taşıdığını; fakat, ayetlerin Muhammet’in Medine’deki son günlerinde sertleştiğini görür. Öyle ki, bu dönemin ayetleri Mesih İnanlıları’nı karalamakta, Mesih’in Tanrılığını kesinlikle reddetmektedir.
Şüphesiz, sebep yalnızca inançla (akide) ilgilidir. Çünkü Muhammet, Üçlük inancını İslâm’ın bildirdiği ve inancının temeli yaptığı Tevhit inancına ters buldu. Bu konuda herhangi bir ihtimale yer vermemek için, Üçlük inancını eleştirip Mesih İnanlıları’nı Allah’a ortak koşmak ve dinlerinde aşırı gitmekle suçlayan birkaç Kuran ayeti bildirildi.
Kuran ayetleri, belki de o zamanlar, Arap yarımadasında yaygın olan bazı sapık Mesih inanlılarının üçlük inancını suçluyordu. Çünkü, onların üçlük inancı “Allah, eşi Meryem ve oğlu İsa” biçimindeydi. Hiçbir Mesih İmanlısı böyle bir şeye inanmamakla birlikte ve Mesih İnanlıları’nın sürekli açıklamalarına rağmen Müslümanlar bunu vazgeçemedikleri bir problem haline getirdiler.
Bir başka kronik sorunun sebebi de şu Kuran ayetidir: “Meryem oğlu İsa da şöyle demişti, ey İsrail oğulları, ben size Allah’ın peygamberiyim. Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı, benden sonra gelecek adı Ahmed olan bir peygamberi de doğrulayıcı olarak geldim. Ama O kendilerine açık deliller getirdiğinde, bu düpedüz büyüdür, dediler” (Saff: 6).
Taberî’nin naklettiği bir hadiste şunları okuyoruz: “Allah elçisini şöyle derken duydum: Ben Allah katında nebilerin sonuncusu Hatemu’l-Enbiyâ olarak yazıldım. Adem çamuruna daha yeni atılmıştı. Size ta baştan itibaren bildireyim. İlki babam İbrahim’in çağrısı, İsa’nın beni müjdelemesi ve annemin gördüğü rüyadır. Annem beni doğurduğunda diğer peygamberlerin anneleri ondan çıkan ve Şam saraylarını dahi aydınlatan bir ışık gördüler.”
Müslümanlar bu metinlere harfi harfine inanırlar. İncil, Muhammet’in peygamberliğine veya O’nun Mesih tarafından müjdelendiğine dair herhangi bir işareti içermeyince de İncil’in değiştirildiği hükmüne vardılar.
Üçüncü sorun, İsa’nın acıları ve çarmıha gerilmesiyle ilgili İncil’de bildirilen haberlere, Mesih İnanlıları’nın dinlerinin temel bir gerçeği olarak inanmalarından kaynaklanmaktadır. Oysa Kuran çarmıha gerilmeyi kabul etmez: “Biz, Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük demeleri sebebiyle onları (Yahudileri) lanetledik. Halbuki O’nu öldürmediler, çarmıha germediler de. Fakat kendilerine öyle gösterildi. O’nun hakkında anlaşmazlığa düşenler şüphe içindedirler. Onların buna dair hiçbir bilgileri yoktur. Ancak bir zanna uymaktadırlar. O’nu gerçekte öldürmemişlerdir” (Nisa 157).
Dördüncü problemin sebebi ise, Mesih İnanlıları’nın, Mesih’in Allah’ın Oğlu olduğuna inanmalarıdır. Kuran bir dizi ayetle bu inancı eleştirmiştir. Bu ayetleri kitapçığımızda, yeri geldikçe, bilginlerin açıklama ve yorumları ile nakledeceğiz.
II. MESİH’İN KURAN’DAKİ ÖZELLİKLERİ
Kuran, Mesih’e, O’nu insanüstü bir düzeye çıkaran sıfatlar vermektedir. Bu özellikler O’nun yaşamı, öğretisi ve kişiliğinden kaynaklanır. Biz, bu özellikler ile Kuran’ın diğer elçi ve peygamberler için söz ettiği özellikleri karşılaştırdığımız zaman, İsa’ya vermiş olduğu sıfatları hiçbir peygambere; hatta Muhammet’e dahi vermediğini görürüz.
A - Olağanüstü Hamilelik
“Namusunu koruyan İmran kızı Meryem’i de (Allah örnek olarak verdi). Biz bundan dolayı ona ruhumuzu üfürdük. O, Rab’binin kelimelerini ve kitaplarını doğruladı. O, Rab’bine itaat edenlerdendi” (Tahrim 12).
Fahru’r-Râzî diyor ki: Ayette geçen “Ona ruhumuzu üfürdük” ifadesinde İsa’dan bahsedilmektedir. Çünkü İsa, Meryem’in karnındaydı. Üfüren kimdir? Bu konuda anlaşmazlığa düştüler. Bazıları üfürmenin “Ona ruhumuzdan üfürdük” ifadesi nedeniyle Allah tarafından olduğunu söylediler. Görünen anlamda da üfüren Yüce Allah’tır. Diğerleri ise üfürenin Cebrail olduğunu ileri sürdüler.
Düştükleri Bir Başka Anlaşmazlık Üfürmenin Niteliğidir:
-
Vehb’e göre Cebrail Meryem’in yakasına (bir rivayette kalbine) üfürdü ki sonunda rahmine ulaştı.
-
Arkasına üfürdü ve buradan rahmine ulaştı.
-
Suddi’ye göre, Cebrail Meryem’in üstündeki gömleğin kolunu tutup üfledi. Üfürük göğsüne ulaştı ve hamile kaldı. Arkasından kız kardeşi olan Zekeriya’nın karısı gelip yanında kaldı. Bir süre sonra onun hamile olduğunu anladı. Meryem durumunu anlattı. Zekeriya’nın karısı, “Karnımdakinin senin karnındakine secde ettiğini görüyorum” dedi. İşte bu söz şu ayeti doğrular: “Allah’tan bir kelime ile doğrulanmış olarak...”
-
Üfürme ağzına yapılmıştır. Buradan göğsüne ulaştı ve hamile kaldı.
İbnu Abbas’tan gelen bir rivayet de şöyledir: “Cebrail gömleğin göğüs tarafına üfleyip parmağı ile itti. Gömlekteki her tür yarık ve deliğe ‘Ferc’ (Cinsel organ), namus denilir. Ayette gelen ‘korudu’ anlamındaki ‘Ahsanat’ fiilinin, namusunda son derece titiz olmak anlamına geldiği söylenmiştir. ‘Muhsana’ kelimesi de dilde, iffetli, namuslu kadın demektir. ‘Ona ruhumuzdan üfürdük’ ayetini, elbisesine üfürdük, Ona bedende yaşam meydana getiren bir şey yarattık, diye tefsir edenler de vardır. Mukatil, ‘Rab’binden gelen kelimeleri doğruladı’ ayetinde geçen kelimelerle anlatılmak istenen İsa’dır, diyor. Hasan’ın, bu ayeti ‘Rab’binin kelimesi’ biçiminde tekil okuması da bunu gösterir. İsa, Kuran’in birçok yerinde ‘Allah’ın kelimesi’ olarak vasıflanmıştır.”
B - Olağanüstü Doğum
Kuran, Rab’bin meleği ile Meryem arasında geçen şöyle bir konuşmayı bildirir: “Meryem ona dedi ki; ‘Ben senden, esirgeyici Allah’a sığınırım. Eğer sen kötülükten çekinen biriysen çekil yolumdan!’ (Ruh ona) ‘Ben yalnızca sana pak bir oğlan vermek için Rab’binin elçisiyim’ dedi. O, ‘benim nasıl oğlum olacakmış’ dedi, ‘bana hiçbir insan dokunmadı, iffetsiz de değilim.’ Ruh, ‘evet öyledir’ dedi, ‘ama Rab’bin buyurdu ki, o bana göre çok kolay. Çünkü, biz onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılacağız. Zaten iş tamamlanmıştır’” (Meryem 18-21).
Beydâvî, İsa’nın mucize doğumu için, “O, tüm âlemlerde ve elçiler arasında yalnızca İsa’ya has bir ayrıcalıktır. Zira O, ölümlü rahimlere bürünmeden doğdu” der.
Fahru’r-Râzî ise bu ayeti açıklarken şunları söyler:
(1) ‘Sana pak bir oğlan vermek için’ sözü hakkında: Pak (zekî) üç anlama gelir,
a) Günahlardan arı,
b) Kendi kendini arıtan bitki,
c) Temizlik.
(2) ‘O’nu insanlara bir ayet ve rahmet kılacağız.’ sözü hakkında: Yani O’nun yaratılışını insanlar için bir delil kılacağız. Zira O, erkeksiz doğdu demektir. ‘Rahmet kılacağız’ sözü de şu anlamdadır: O, doğruluğunun delilleri apaçık, sözünün kabul edilmesi daha kolay olsun diye bu ayetleri açıklamak suretiyle kullarımıza merhamette bulunacaktır.”
Taberî, “Pak bir oğlan” sözünü şöyle tefsir eder: Pak oğlan, günahlardan arı oğlan demektir.
C - Kutlanmış Olması
Meryem Suresi’nde Mesih’in ağzından şu sözleri okuyoruz: “Allah, nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı.”
Taberî, “Beni mübarek kıldı” ayetini, beni hayrı öğreten birisi kıldı, biçiminde yorumlar. Süleyman b. Cebbar’dan nakledildiğine göre bilginler “Allah, nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı” sözünün anlamı üzerinde birleşmişlerdir.
D - Kutsal Ruh’la Desteklenmesi
“...Meryem oğlu İsa’ya açık deliller verdik. O’nu Kutsal Ruh’la destekledik...” (Bakara 253).
İbnu Abbas, “Kutsal Ruh1, İsa’nın ölüleri dirilttiği isimdir” der.
Ebu Müslim diyor ki: “İsa’ya destek olarak verilen Kutsal Ruh, Allah’ın O’na üfürdüğü temiz ruh olabilir. Allah onunla İsa’yı erkek ve kadının birleşmesi sonucu yarattığı diğer yaratıklarından ayırmıştır.” Nisa Suresi 171. ayette şunları okuyoruz: “...Meryem oğlu İsa Mesih, Allah’ın elçisi, Meryem’e bıraktığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. (O halde) Allah ve elçisine inanın...”
Bu ayetlere göre Allah, İsa’ya ruhunu vermiştir. Bu ruh O’nu destekler. Bununla birlikte İslâm bilginleri İsa’nın desteklendiği bu ruh hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdir.
İbnu Enes, “o”, der, “Mesih’e üflenen ruhtur. Allah onu, yüceltmek amacıyla yalnız İsa’ya vermiştir. Kutsal (el-Kuddus) Allah’tır. ‘O’na ruhumuzdan üfledik’ sözü de bunu gösterir.”
Suddî ve Ka’b, “Kutsal Ruh Cebrail’dir. İsa’nın Cebrail ile desteklenmesi ise, Cebrail’in İsa’ya, O göğe kaldırılıncaya dek kendisine yardımda bulunup, nereye giderse gitsin O’na yoldaşlık edecek bir yakını olmasıdır” derler.
Cubeyr, “Kutsal Ruh, Allah’ın en yüce ismidir. İsa ölüleri O’nunla diriltirdi” der.
Kâşânî diyor ki: “Allah İsa’nın vücudunu bütün doğal pisliklerden arındırmıştır. O, ideal, ruhanî bir bedene yerleşmiş bir ruhtur. Bunun nedeni özünün temizliği, hem kendisinin, hem de annesinin paklığıdır. Allah O’nu Kutsal Kutsal Ruh ile destekleyerek, doğal hallerden ve düşük sıfatlardan arındırmıştır.”
İbnu Atâ, “En güzel bitkinin meyvesi bile Allah’ın Ruhu İsa Mesih gibi olamaz” der.
İbnu Abbas, “O, Allah’ın kendisine üfürdüğü ruh, Kutsal ise Allah’tır. O halde İsa, Allah’ın Ruhu’dur” der.
E - Öldüğünde Yükseltilmesi
“Ey İsa, seni öldürecek, kendime yükseltip kaldıracak ve küfredenlerin arasından tertemiz çıkaracak olan... benim” (Al-i İmran 55).
Fahru’r-Râzî diyor ki: “Bu ayetin tefsirinde birkaç nokta vardır:
-
‘Kaldırmaktan’ amaç Allah’ın O’nu kendi yüceliğine çıkarmasıdır. Bunu, O’nu yüceltmek için yaptı. ‘Rab’bime gidiyorum’ demek de bunun gibidir.
-
‘Seni kaldıracak olan... benim’ ayeti şu anlamda da anlaşılabilir: Ben seni, kimsenin hakkında hükmedemeyeceği bir yere çıkaracağım. Zira yeryüzünde insanlar değişik egemenliklere sahip olabilirler ama göklerdeki tek egemen Allah’tır.
F - Yaşamında Olduğu Gibi Elçiliğinde de Kusursuz Olması
Bazıları peygamberlikteki kusursuzluğun yaşam kusursuzluğunu da beraberinde getireceğini sanırlar. Oysa Kuran ayetleri bu sanıyı yıkmaktadır. Zira birçok surede peygamber yaşamlarının, peygamberliklerinden önce ve sonra kınandığını, ayıplandığını görüyoruz. Ancak, Kuran’da Mesih’in yaşantısı, tıpkı peygamberliği gibi kusursuzdur, Meryem’e, “sana pak bir oğlan vermek için” derken Melek buna tanıklık etmişti. Beydâvi pak kelimesini tefsir ederken İsa’nın büyüdükçe yüceldiğini söylüyor.
G - Yalnız O’nun Peygamberliğinin Açık Deliller İle Desteklenmesi
Kutsal Ruh ile desteklenmiş olması nedeniyle nasıl peygamberliği diğerlerinden ayrıldıysa, İsa, aynı şekilde başka kimsede bulunmamış olan açık delilleri bir araya toplamakla da diğerlerinden ayrılır. Bakara Suresi’nde İsa’ya “beyyineler” verildiğini okuyoruz. “Açık delil” olarak izah edilen bu kelime burada, garip, şaşılacak şeyler anlamına gelir.
Beydâvi diyor ki: “Allah yalnızca O’nu tayin etti. Mucizeleri, diğer peygamberlerden üstün tutulmasına sebep oldu. Bunlar, başka kimsenin bir araya getiremediği deliller ve büyük mucizelerdir.”
H - Gaybı Bilmesi
‘Meryem oğlu İsa örnek verilince kavmin hemen içten gülerler... O saatin (kıyamet günü) ilmidir ” (Zuhruf 57,61).
Celaleyn tefsirinde “saatin ilmi” sözü şöyle tefsir edilir: “İsa kıyametin ilmidir. O’nun ne zaman kopacağını O bilir.” Vahyi,herkes tarafından kabul edildiği üzere, yalnızca Allah’ın bildiğini hatırımıza getirirsek, Kuran’ın bir tek Mesih’e tanıdığı bu seçkinliği daha iyi anlarız.
Şefaatçi Olması:
Zümer Suresi’nin 44. ayeti şefaatin yalnızca Allah’a verildiğini bildiriyor: “Şefaatin hepsi Allah’ındır.” Bununla birlikte Kuran ayetlerinden birisine göre şefaat da, Mesih’in ayrıcalıklarından birisidir. “Melekler şöyle demişlerdi: ‘Ey Meryem! Allah sana, kendinden bir sözü, adı Meryem oğlu İsa olan Mesih’i, dünya ve ahirette şerefli ve Allah’a yakın kılınanlardan olarak müjdeler’” (Âli İmran 45).
Celaleyn tefsirinde, İsa'nın, hem bu dünyada öncü, hem de ahirette şeref ve şefaat sahibi olduğu vurgulanır.
Taberi tefsirinde şu rivayeti okuyoruz: “Dünyada şerefli” olması Allah katında yüksek mevki sahibi olduğunu gösterir. “Allah katında yakınlardan” olması ise, Allah’ın kıyamet günü yanında tuttuklarından biri olması anlamına gelir.
Fahru’d-din Râzi diyor ki: “Dünyada şerefli olması, duasının kabul edilmesi, ölüleri diriltmesi, görmezlerin gözlerini açıp cüzamlıları iyileştirmesinden ötürüdür. Ahirette şerefli olması ise Allah’ın O’nu ümmetine şefaatçi kılmasından dolayıdır.”
“Yakınlardan olması” sözüne gelince burada birkaç nokta var.
-
Allah bu sıfatı melekler için büyük bir övgü ve saygı kaynağı kılmıştı. Allah Mesih’i de bu yüksek mertebeye sokmuştur.
b) Bu niteleme adeta O’nun göğe kaldırılacağına, meleklerin kendisine eşlik edeceğine dikkatleri çekmek için yapılmıştır.
c) Ahirette her önder için “yakın kılınmış” sıfatı kullanılmamıştır. Çünkü cennettekiler derece derecedirler.
III. MESİH’İN KURAN’DAKİ MUCİZELERİ
A - Yaratma (Halk)
“Allah, 'ey Meryem oğlu İsa sana ve anana olan nimetimi hatırla' demişti... 'Sana Kitap’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Sen iznimle, çamurdan kuş gibi bir şey yapmış, ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu…'” (Mâide 110).
İbnu’l Arabi bu ayetin tefsirinde şöyle der: “Allah ‘Ruh’ olma özelliğini yalnızca İsa’ya verdi. O’nun çamurdan kuş yarattığını bildirirken ‘üfleme’yi de buna ekledi. ‘Üflemek’ lafzını hayat verme anlamında kendisi hariç, İsa’dan başka kimse kullanmadı.”
B - Doğar Doğmaz Konuşmak
Meryem İsa’yı doğurduğunda kavmi Meryem’i suçlamaya başladılar. Çünkü, O’nu zina yoluyla dünyaya getirdiğini sanıyorlardı.
“Meryem çocuğu gösterdi. 'Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?' dediler. Çocuk: 'Ben şüphesiz Allah’ın kuluyum. Bana Kitap verdi ve beni peygamber kıldı...' dedi" (Meryem 29-30).
Güvenilir bilginler diyorlar ki, Meryem’in kavmi onu suçlamak ve kınamakta ileri gidince Meryem susarak çocuğu gösterdi. Sanki onlara, o size cevap verir, demek istiyordu.
Suddî, “Meryem” diyor, “İsa’yı gösterince onlar daha da kızdılar, 'bu, bizimle etmekte olduğu alay, zinasından beter', dediler.” Bir başka rivayet de şöyle: “Meryem İsa’yı emziriyordu. Bunları duyduğu zaman İsa annesini bırakıp yüzünü onlara doğrulttu. Sol yanına dayanıp işaret parmağı ile işaret ederek kendileriyle konuştu.” Râzi’nin naklettiği bir rivayette ise, Zekeriya, Yahudiler Meryem’le münakaşa ederlerken O’nun yanına gelir ve İsa’ya “eğer sana emredildiyse, konuş” der. İsa, “Ben, Allah’ın kuluyum, bana hikmet verdi. Beni nebi kıldı” der.
C - Ölüleri Diriltmesi, Körün Gözünü Açıp Cüzamlıyı Paklaması
Kuran, Mesih’in ağzından şöyle diyor: “...Anadan doğma körleri, cüzamlıları iyileştireceğim. Allah’ın izni ile ölüleri dirilteceğim...” (Âli İmran 49).
Bilindiği gibi körlük ve cüzam, insanlığın tedavisinde çaresiz kaldıkları iki illettir. Musennâ, İbnu İshak, Hafs b. Ömer ve İkrime kanalıyla bildiriyor: “Yüce Allah, İsa’nın bu sözleri İsrail oğullarına söylediğini, bunun nedeninin ise anılan mucizelerle onlara peygamberliğini ispatlamak istemesi olduğunu bildiriyor. Şöyle ki, körlük ve cüzamın tedavisi yoktur... O nedenle bu tür hastaların iyileştirilmesi O’nun peygamberliğinin doğruluğunu gösteren delillerden biri olmuştur.”
“...Ölüleri dirilteceğim” ifadesi için Vehb b. Munebbih anlatıyor: “İsa, çocuklarla oynarken çocuklardan biri diğerinin üstüne atılıp tekmeledi ve onu öldürdü. Sonra da onu kanlar içersinde İsa’nın önüne attı. Bunun üzerine İsa’yı çocuğu öldürmekle suçladılar, ‘işte katil’ dediler. İsa, hakimin sorusuna cevap olarak, ‘Onu öldüreni bilmiyorum; üstelik arkadaşı da değilim’ dedi. İsa’ya saldırmak istediler ama O, ‘çocuğu bana getirin’ dedi. ‘Ne yapacaksın?’ dediler. ‘Ona kendisini kimin öldürdüğünü soracağım’ dedi. ‘O ölü iken seninle nasıl konuşabilir?’ dediler. Çocuğu yanına getirdiler. İsa dua etmeye koyuldu ve Allah onu diriltti.”
Yine Vehb b. Munebbih, “Bazen İsa’nın önünde toplanan hastaların sayısı elli bini bulurdu. Gücü yeten yanına ulaşır, gücü yetmeyene ise tedavi etmek için bizzat İsa’nın kendisi giderdi. Onları yalnızca dua ile iyileştirirdi” demektedir.
El-Kelbi bildiriyor: “İsa, O’na selam olsun, ölüleri ‘Ey diri olan Allah’, ey her şeye gücü yeten’ diyerek diriltirdi. Arkadaşı Azer’i [Lazar’ı kastediyor] diriltti. Nuh oğlu Sam’ı kabrinden dışarı çağırdı, çıktı. Bir oğlan ölmüştü. Yaşlı bir kadının çocuğuydu, Allah’a dua etti ve oğlan yatağından indi, ailesine döndü. Daha sonra bu oğlanın çocuğu oldu.”
D - Gaybı (Görünmez âlemi/geleceği) Bilmesi
“Evlerinizde ne yiyor, ne biriktiriyorsanız size haber veririm ” (Âli İmran 49).
Bilginler burada iki husus var diyorlar.
a) Mesih, ta baştan itibaren gaybe ilişkin haberler vermiştir. Suddî rivayet ediyor: “İsa çocuklarla oynar, sonra onlara analarının babalarının yaptıklarını haber verirdi. Mesela, bir çocuğa, annen sana şunu yasakladı, der. Çocuk da ailesine gidip o şeyi alıncaya kadar ağlardı. Sonra, bu ana babalar çocuklarına, ‘o sihirbazla oynamayın’ dediler. İsa onları çağırmaya gitti. Aileleri, ‘evde yoklar’ dediler. İsa, ‘o halde bu evde kim var?’ dedi. ‘Domuzlar’ dediler. İsa, ‘öyle olsunlar’ dedi. Birden domuza dönüştüler.”
b) Gaybten bu şekilde haber vermek mucizedir. Haber çıkardıklarını iddia eden müneccimler bunu ancak kendilerinden bilgi isteyenlere bazı sorular sormak yoluyla yapabilirler. Bu tür sorulardan yardım almaksızın gaybten haber vermek ise ancak vahiy yolu ile mümkündür.
E - Gökten Sofra İndirmesi
“Havariler, ‘Ey Meryem oğlu İsa! Rab’bin bize gökten sofra indirebilir mi?’ demişlerdi. O, ‘inanıyorsanız Allah’tan sakının’ cevabını vermişti. Onlar, ‘Diliyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın, senin bize gerçekten doğru söylediğini bilelim ve buna tanık olalım’ dediler. Meryem oğlu İsa, ‘Allah’ım! Rab’bimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve Sen’den bir delil olarak gökten bir sofra indir, bizi rızıklandır, Sen rızk verenlerin en hayırlısısın dedi” (Maide 112-114).
Bilginler sofranın iniş biçimi, niteliği ve üzerinde bulunan şeyler hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Katade’nin Yâsir b. Ammar ve Muhammet’ten rivayet ettiği habere göre, sofra indirildiğinde üzerinde ekmek ve et vardı. Çünkü onlar İsa’dan yemek için tükenmeyecek bir yemek istediler. İsa onlara, “bunu yapacağım. Saklayıp hainlik yapmadığınız takdirde o, sürekli yanınızda kalacaktır. Aksi halde acı çekersiniz” dedi. Daha o gün geçmeden hainlik yapıp yiyecekleri sakladılar. Bunun üzerine sofra kaldırıldı, onlar da domuzlara, maymunlara dönüştüler. İbnu Abbas, “İsa” diyor, “İsrail oğullarına, otuz gün oruç tutun” dedi. Onlar da, “Ey İsa, oruç tuttuk acıktık. Bize gökten bir sofra indirmesi için Allah’a dua et” dediler. Bunun üzerine İsa çuhalar giyip küle oturdu ve Allah’a dua etti. Melekler, üzerinde yedi ekmek ve yedi balık bulunan bir sofra getirip önlerine koydular. Herkes ondan yedi.
IV. KURAN’DA MESİH’İN OĞULLUĞU
Kuran, Mesih’in Tanrı’nın Oğlu olduğunu kesinlikle reddeder. Kuran’a beş nedenden ötürü, Mesih’inTanrı’nın Oğlu olamayacağını söyler:
A – “Bu Tanrı’yı İnkârdır!”
“Allah çocuk edinmemiştir. O bu tür şeylerden uzaktır. O bir şeyi dileyince ‘ol’ der ve hemen olur ” (Meryem 35).
“Esirgeyici Allah, bir çocuk edindi, dediler. Ant olsun ki, siz çirkin bir şey söylediniz. Esirgeyici Allah’a çocuk yakıştırmalarından dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar göçecekti...” (Meryem 88-92).
Râzi’nin Tefsiru’l-Kebir’inde şunlar yazılıdır: "Bil ki yüce Allah putçulardan sonra kendisine oğul yakıştıranlara cevap verdi. Yahudiler, 'Uzeyr Allah’ın oğludur', Hristiyanlar, 'Mesih Allah’ın Oğlu’dur', dediler. Araplar da, melekler Allah’ın kızlarıdır, dediler. Hepsi bu ayete dahildir. Allah Yüce öfkesini göklerin parçalanması, yerin yarılması, dağların çökmesi ile dile getirdi."
B - "Bu Bir Yaratığın Parçasını Yaratıcı'ya Katmaktır!"
“Allah’a kullarından bir parça verdiler. İnsan çok inkârcıdır. Yoksa o, yarattıkları arasından kızları kendisine alıp oğlanları size mi verdi?” (Zuhruf 15-16).
Burada bir soru ortaya çıkıyor. Yaratılmışın bir parçasını yaratıcıya ekleyebilmeleri için yaratılan ve Yaratıcı arasında nasıl bir ilişki olabilir? Bu, hem akla, hem de doğaya terstir. Ayrıca, “gökte ve yerde ne varsa hepsi O’na boyun eğer” ayetinden hareketle, kulun Rab olamayacağını, “Allah göklerin ve yerin yaratıcısıdır” ayetinden de yaratılmışın Yaratıcı olamayacağını söylediler.
Biz Mesih İnanlıları da Allah’a yaratılmışlardan bir parça eklenemez diyoruz; ancak yukarıda anlatılanlar, inancımızda mevcut Allah ve Oğul arasındaki ilişkiye uymamaktadır. Çünkü Oğul Baba ile birlikte tek öze sahiptir. “Kuran’ın kendisi de Mesih’in Allah’ın Kelimesi ve Ruh’u olduğunu söyler.” O halde Allah’a yaratıklarından bir parça eklenmesi meselesi Mesih için söz konusu değildir.
C - “Oğul Ancak Erkek ve Kadının Birleşmesi Sonucu Doğar”
Sorun burada, İslâm’ın “oğulluk” kavramında yatmaktadır. “...O’nun nasıl çocuğu olabilir? O’nun bir eşi de yoktur” (En’âm 101). Beydâvi bu ayeti yorumlarken şöyle diyor: “Çocuk denilince makul olan, cinsel ilişkide bulunan kadın ve erkekten dünyaya gelen çocuktur.”
İşte, çocuğun Allah’a dönüşmesi konusunda İslâm’ın görüşü! Allah’ın eşi yoktur, olamaz da. O halde Allah, Mesih’in babası olamaz. Kuran düşüncesinde cinsel oğulluktan başka oğulluk yoktur.
Taberi’nin Câmiu’l-Beyân isimli tefsirinde anlatılanlar da bu görüşümüzü doğrular: “Ebu Zeyd, İbn Vehb’den bildiriyor: Allah’ın eşi olamaz ki çocuğu olsun. Çünkü her şeyi yaratan Allah’tır. Her şeyi O yaratınca çocuğu nereden olur?”
Güvenilir araştırmacılar bu ayetin kiliseye sızmış, putçu kökenli bazı sapık inançlılar hakkında inmiş olmasının güçlü bir ihtimal olduğunu söylerler. Bu kişiler Kilise’ye Meryem’in Tanrı (ilahe) olduğu yolunda sapık bir inanç sokma girişiminde bulunmuşlardı. Belki de onlar Meryem’i daha önce taptıkları Venüs’ün yerine koymak amacındaydılar. Büyük bilgin Makrizi El-Kavlu’l-İbrizi isimli eserinde onlara işaret eder. İbnu Hazm da El-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâ ve’n-Nihal adlı kitabında bu gruptan söz eder. Sapık inançlarına göre Allah’ın eş edinmesi ve bu yoldan çocuk sahibi olması gerektiğinden Kuran’ın onları eleştireceği bellidir. Fakat bu düşünce Mesih İnancı’ndan tamamen uzaktır. Buna inanan bir tek Mesih İmanlısı bile yoktur. Çünkü böyle bir inanış, her türlü bedensel özellikten uzak Kutsal Tanrı’nın yüceliğine yöneltilmiş bir hakarettir.
Gerçekten de Mesih İnanlıları’nın İncil temeli üzerine kurulu inançlarını araştıran kişi görecektir ki, onlar Mesih’in, cinsel anlamda, Tanrı’nın Oğlu olduğuna kesinlikle inanmazlar. “O, Tanrısal varlıkta Allah’tan kaynaklanmış, Meryem’de de Kutsal Ruh aracılığı ile gebe bırakılmış olan Allah’ın Oğlu’dur.”
Elçi Pavlus bu gerçeğe değinmiştir: “İsa Mesih’in kulu, Tanrı’nın müjdesini yaymak için seçilip elçi olmaya çağırılan ben Pavlus’tan selam! Tanrı, öz Oğlu Rabbimiz İsa Mesih ile ilgili olan bu müjdeyi peygamberleri aracılığıyla Kutsal Yazılar’da önceden vaat etti. Bedence Davut’un soyundan doğan Rab’bimiz İsa Mesih’in kendi Kutsal Ruh’u sayesinde ölümden dirilişi ile Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilân edildi” (Romalılar 1:1-4).
D - Yemek Yerdi
“Meryem Oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelmiş geçmiştir. Anası çok doğru bir kadındı. İkisi de yemek yerlerdi. Bak, biz ayetleri onlara nasıl apaçık bildiriyoruz. Sonra da bak, onlar nasıl sapıtıyorlar” (Mâide 75).
İslâm düşüncesine göre Mesih’in Allah olmasının imkânsızlığı, O’nun “insanlığında” açıktır: “Yemek yiyen, nasıl Allah olabilir?”
Râzi bu ayetin tefsirinde şöyle diyor:
-
Anası olan, sonradan olmadır. (Yani öncesizliği yoktur.) Bu durumda her varlık da Allah değil, mahlûktur.
-
İkisi de (Meryem ve İsa) muhtaçtı. Her ikisinin de şiddetli bir yemek ihtiyaçları vardı. Halbuki, Allah’ın böyle şeylere ihtiyacı yoktur. O halde Mesih nasıl Allah olabilir?
-
“Yemek yerlerdi” cümlesinde anlatılmak istenen dışkıda bulunmadır. Çünkü yemek yiyenin dışkıda bulunması kaçınılmazdır.
E - Yaratılmış, Fayda ya da Zarar Vermekten Âcizdir
“De ki Allah’ı bırakıp size ne bir zarar ne de fayda vermeye gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Allah hem işitir, hem de bilir” (Mâide 76).
Kuran tefsircileri bu ayeti, Mesih İnanlıları’nın sözlerindeki yanlışlığın bir göstergesi olarak kabul edeler. Onun birçok konuda kanıt olabileceğini söylerler:
"Yahudiler İsa’ya düşmanlıkta bulunur, O’na kötülük yapmak isterlerdi, İsa’nın onlara zarar vermeye gücü yetmedi. Kendisini seven yardımcı ve arkadaşlarına dünyalık bir fayda da veremedi. O halde zarar ve fayda vermekten âciz birinin Allah olması nasıl makul sayılabilir?"
Beydavî bu ayetin tefsirinde “Ayrıca İsa, bu ayrıcalığa Allah’ın vermesiyle sahip olsa bile kendiliğinden sahip değildir” diyor.
Biz diyoruz ki, eğer İsa yalnızca Kuran’ın İsa’sı kul İsa olsaydı, O’nun kendiliğinden fayda ya da zarar verme gücüne sahip olamayacağını kabul ederdik; ama İsa, Yeşaya peygamberin de dediği gibi güçlü bir Allah’tır. O’na şükrediyoruz; çünkü öğretisi maddî bir zarar veya fayda amacını gütmüyordu. O bir kurtuluş öğretisi idi. Kuran da O’nun “âlemlere rahmet” olarak geldiğini söyler. Beydavi ayrıca şunları da belirtiyor:
“Hristiyan mezhebine göre Yahudiler Mesih’i çarmıha germişler, göğsünü parçalamışlar, susayıp kendilerinden su isteyince de burnundan içeri sirke dökmüşler. Bu derece zayıf birisinin Allah olmasını nasıl akıl alır?”
“Alemin Allahı’nın kimseye muhtaç olmaması gerekir. İsa böyle olsaydı, Yüce Allah’a ibadet etmemesi gerekirdi. Çünkü, Allah hiçbir şeye ibadet etmez. Allah’a ibadet eden yalnızca kuldur. Sağlam haberlerden, O’nun sürekli Tanrı’ya ibadet ve itaat ettiği biliniyor. Bunun nedeni fayda ya da zarar vermekten âciz oluşudur. Öyleyse diğer kullardan bir farkı yoktur.”
V. MÜSLÜMANLIKTA MESİH’İN TANRILIĞI
Mesih İnancı ile Müslümanlık arasındaki en büyük anlaşmazlık Mesih İnanlıları’nın Mesih’in Tanrılığına inanmalarıdır ki, Kuran bunu “kâfirlik” sayar. Kuran bu konuya birkaç ayetle karşı çıkar. Bunların başlıcası Mâide Suresi’ndeki dört ayet ile Nisa Suresi’nden bir ayettir.
“Allah, Meryem oğlu Mesih’in kendisidir diyenler ant olsun ki kâfir olmuştur. De ki, Allah Meryem oğlu Mesih’i, anasını ve yeryüzünde bulunanların hepsini öldürmek istese, kim O’na engel olabilir...” (Mâide 17).
Râzi bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Hristiyanlar Tanrı’nın Meryem oğlu İsa’nın bedenine girdiğine inanırlar. Çünkü onlar sözün İsa ile birleştiğini söylerler...onlara göre Tanrı’nın Sözü, yani özü İsa’ya yerleşmiş, O’nunla birleşmiştir. Buna göre İsa –Hristiyanların inancında– ilahtır.”
Râzi, Mesih İnanlıları’nın inancını şu şekilde sunar: “Hristiyanların tek öze, üç ögeye (uknum) inandıkları söylenir. Bu üç öge; Baba Oğul ve Kutsal Ruh olup tek bir Allah’tır. Tıpkı güneş isminin hem güneş yuvarlağını, hem ışığı, hem de ısıyı içermesi gibi... Baba sözcüğü ile Öz’ü, Oğul ile Söz’ü, Ruh ile de Hayat’ı kastederler. Söz derler, Allah’ın kelamı olup suyun şarapla veya sütle karışması gibi İsa’nın bedeniyle birleşmiştir. Onlar ayrıca Baba’nın da, Oğul‘un da, Ruh’un da Allah olduğunu iddia ederler.” Râzi, tefsirini şu cümleyle bitirir: “Bil ki bunun saçmalığı mantıken meydandadır. Ne üç, bir olur; ne de bir, üç!”
“Allah, ‘Ey Meryem Oğlu İsa! Sen mi insanlara beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin dedin?’ demişti de, ‘Haşa! Hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz. Eğer söylemişsem, şüphesiz sen onu bilirsin; sen benim içimde olanı bilirsin, ben senin içinde olanı bilmem... demişti'” (Mâide 116).
Kuran yorumcuları Allah’ın bu soruyu İsa’ya sorduğu zamanı belirlemekte anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Örneğin Suddî, “Allah,” diyor, “Meryem oğlu İsa’yı yanına kaldırdıktan sonra O’na sordu: İnsanlara beni ve anamı iki ilâh kabul edin diyen sen misin?” Katâde ise, “soru henüz sorulmadı, kıyamet günü sorulacak” diyor.
“Ey kendilerine Kitap verilenler, dininizde aşırı gitmeyin. Allah’a karşı, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, yalnızca Allah’ın peygamberi, Meryem’e bıraktığı kelimesi, O’ndan bir ruhtur. Artık Allah'a ve peygamberine inanın da üçtür demeyin. Vazgeçmeniz, sizin için hayırlıdır. Allah ancak bir tek tanrıdır...” (Nisa 171).
Taberî bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Ey İncil sahibi Hristiyanlar, dininiz konusunda gerçeği bırakıp aşırı gitmeyin. İsa hakkında yalnızca gerçeği söyleyin... Allah üçün üçüncüsüdür diyenler! Bu iftiradan ve Tanrı’ya şirkten (ortak koşmaktan) vazgeçin. Bundan vazgeçmek sizin için onu söylemekten daha hayırlıdır. Çünkü bu yolda devam eder, gerçeğe dönmezseniz Allah katında sizin için tez bir azap vardır.”
İslâm’da içinden çıkılamayan sorun, “teslis”in (üçleme) Allah, Mesih ve Meryem’den oluşan üç Allah olduğuna inanılmasıdır. Halbuki, Mesih İnancı nesiller boyu, İslâm’dan önce de, sonra da, bu sözcüğün varolmadığını haykırmıştır. Bu sözcük Kilise’nin kovup, bozuk öğretilerini geçersiz kıldığı bir grup sapık inançlının hayal ürünüdür. İşte Hristiyanlık hakkındaki yanlış düşüncesini İslâm, Cahiliye dönemi Araplarına sığınan bu sapık inançlılardan almıştır.
VI. MÜSLÜMANLIKTA MESİH’İN İNSANLIĞI
A - Rab Değil Kuldur
Kuran Mesih’in ağzıyla şöyle der: “...Ben Allah’ın kuluyum. O bana Kitap verdi, beni peygamber yaptı. Beni her nerede olursam kutsal kıldı. Diri olduğum sürece namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı yaptı. Beni bir zorba, bir bedbaht kılmadı” (Meryem 30-32).
Râzi tefsirinde “Allah’ın kulu” ifadesinin dört önemli noktaya işaret ettiğini söyler:
-
Hristiyanların Allah olduğuna inandıkları İsa üzerindeki belirsizliği kaldırmıştır.
-
Mesih kulluğunu itiraf ettiğine göre; eğer sözünde doğru ise, amaç gerçekleşmiştir. Ama eğer yalancı ise, güç ilâhî değil; şeytanî bir güçtür. Her iki takdirde de İsa’nın Allah olması batıldır.
-
O zamanlar şiddetle ihtiyaç duyulan şey, Meryem’e yöneltilmiş zina suçlamasını geçersiz kılmaktı. Oysa bunu değil, kulluğunu bildirdi. Sanki anaya yöneltilmiş suçlamayı kaldırmaktansa, Allah’a yöneltilmiş suçlamayı kaldırmayı tercih etmişti.
-
Bu suçlamayı Allah üzerinden kaldırmak, aynı zamanda ana üzerinden de kaldırmak anlamına gelir. Çünkü Allah, bu denli yüksek derecede çocuğu kötü bir kadına vermez.
Râzi, daha sonra Mesih İnanlıları’nın Mesih’in Tanrılığı hakkındaki inançlarını açıklıyor: “Hristiyanlar gerçekten şaşkınlar. Örneğin, Allah’ın cisim olmadığında, herhangi bir yer işgal etmediğinde birleşmişlerdir. Bununla birlikte biz, onların inancını her yönden geçersiz kılacak bir bölümlemeden söz etmek istiyoruz. Eğer Allah’ın yer kapladığına inanıyorlarsa, cisimlerin sonradan meydana geldiği yolundaki sözlerini geçersiz kılarız. Yok eğer, yer kaplamaz derlerse, o zaman da şu inançları geçersiz olur: ‘Söz insanlık (insanlık doğası) ile suyun şarap, ateşin kömürle karışması gibi karıştı.’ Çünkü böyle bir şey, ancak cisimler için söz konusu olabilir.”
Kanımca, Kuran’ın Mesih’e ilişkin düşüncesi doğal insanın kavrayamayacağı bir sır taşıyan iki gerçeğe dayanmaktadır. Birinci gerçek, Mesih’in, Meryem’in oğlu olması bakımından Allah’ın da kulu olmasıdır ki bu deyime peygamberlerin dilinde de rastlıyoruz: “İşte kulum akıllıca davranacak yüksek ve yükselmiş, çok yüce olacak... Salih kulum birçoklarını kendi bilgisiyle salih kılacak, fesatlarını yüklenecek”(Yeşaya 52:13, 53:11). İkinci gerçek: Kul sıfatı Kuran’ın şu sözünü geçersiz kılamaz: “O Meryem’e bıraktığı kelimesi, kendisinden bir ruhtur.”
Bu çift yönlü Kuran ayeti üzerine derinlemesine düşünen bir kişi, hemen elçi Pavlus’un duyurusunu hatırlayacaktır: “Bedence Davut’un soyundan doğan Rab’bimiz İsa Mesih’in kendi Kutsal Ruh’u sayesinde ölümden dirilişiyle Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilân edildi” (Romalılar 1:2-4).
B - Mesih Adem Gibidir
“İsa’nın hâli Allah katında Adem’in hâli gibidir. O’nu topraktan yarattı. ‘Ol’ dedi, o da oluverdi” (Âli İmran 59).
Taberi’nin Camiu’l-Beyan’ında şunları okuruz: “Allah, ‘Ey Muhammet!’ dedi, ‘Necran Hristiyanlarına haber ver. Erkeksiz yarattığım İsa, erkeksiz ve kadınsız, yalnızca ‘ol’ diyerek yarattığım Adem’e benzer. Buna göre erkeksiz olarak anasından İsa’yı yaratmam Adem’i yaratmamdan daha garip değildir.’’
İbnu Abbas bildiriyor: “Necranlılardan bir topluluk Muhammet’in yanına geldi. İçlerinde başkan ve papaz da, vardı. Muhammet’e ‘Neden önderimizden bahsediyorsun?’ dediler. Muhammet, ‘O kimdir?’ dedi. ‘Allah’ın kulu olduğunu iddia ettiğin İsa’dır’ dediler. Muhammet, ‘Evet, O Allah’ın kuludur’ dedi. ‘İsa gibisini görüp duydun mu?’ dediler ve yanından ayrıldılar. Bunun üzerine Cebrail her şeyi bilen ve duyan Rabbimiz’in buyruğunu getirdi: ‘Sana gelirlerse onlara de ki, Allah katında İsa’nın hali Adem’in hali gibidir.’“
Suddî’nin bildirdiği bir başka rivayet de şöyledir: “Muhammet’in çağrısını Necranlılar duyunca, en ileri gelenlerinden dört kişi geldi: Papaz, başkan, Ma-Cercis ve Ma-Ricez Muhammet’e ‘İsa hakkında ne dersin?’ diye sordular. ‘Allah’ın kulu, kelimesi ve ruhudur’ dedi. ‘Hayır’ dediler, ‘O melekler ve ruhlar âleminden inip Meryem’in karnına giren, oradan da çıkan Allah’tır. Sen hiç babasız doğmuş bir insan gördün mü?’ Bunun üzerine Allah bu ayeti indirdi.”
İkrime kanalı ile gelen üçüncü rivayet de şöyledir: “Öğrendiğimize göre Necran Hristiyanları’nın heyetleri, içlerinde başkan ve papaz olduğu halde, Muhammet’e gelip sordular: ‘Ey Muhammet neden liderimize sövüyorsun?’
-
Lideriniz kimdir?
-
Kul olduğunu iddia ettiğin Meryem oğlu İsa.
-
Evet, O Allah’ın kulu, Meryem’e bıraktığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur.
Bunun üzerine kızdılar ve şöyle dediler: ‘Eğer doğruysan, bize ölüleri dirilten, körü ve cüzamlıyı iyileştiren, çamurdan kuş yaratan bir kul göster. O Allah’tır.’ Muhammet sustu. Sonunda Cebrail, ‘Ey Muhammet, Meryem oğlu İsa Mesih’tir, diyenler kâfir olmuşlardır’ dedi. Muhammet de, ‘Ey Cebrail, benden İsa’ya benzeyen birini söylememi istiyorlar’ dedi. Cebrail, ‘İsa’nın hali Adem’in hali gibidir’ dedi.”