Eski Antlaşma’daki gazap dolu Tanrı ile Yeni Antlaşma’daki Sevgi Tanrısı arasındaki fark nasıl açıklanır?
- İŞTE! ARTIK BİLİYORUM
- 21 Şub
- 4 dakikada okunur
Çoğu zaman, Eski Antlaşma’daki Tanrı’nın gazapla dolu, Yeni Antlaşma’daki Tanrı’nın ise yalnızca sevgiyle dolu olduğu söylenir. Ama bu, yüzeysel bir bakış açısına dayanıyor ve aslında büyük bir yanılgıyı barındırıyor.
Eğer Eski Antlaşma'ya derinlemesine bakarsak, Tanrı'nın gazap dolu değil, aslında adaletli ve merhametli bir yaklaşım sergilediğini görürüz. Tanrı, insanları doğru yolda tutmak için zaman zaman sert ve doğrudan müdahalelerde bulunmuş olsa da, her zaman sevgisini ve lütfunu göstermiştir. Birçok durumda, bu uyarılar ve yargılar, insanları geri dönmeye ve doğru yolu bulmaya yönlendirmeye çalışmaktaydı.
Örneğin, Eski Antlaşma’daki mucizeler, Tanrı’nın gücünü ve sevgisini bir araç olarak kullanmasının bir örneğidir. Mısır'dan Çıkış’ta yaşanan mucizeler gibi olağanüstü olaylar, Tanrı'nın halkına olan sevgisinin ve onlara rehberlik etme arzusunun bir ifadesiydi. Tanrı, insanlara mucizeler ve doğaüstü işlerle kendisini tanıttığında, bunlar aslında bir tür çağrıydı: "Gel, doğru yolda yürü!" Bu, bir yargı değil, Tanrı’nın halkını doğru yola çekmeye yönelik bir lütuf çabasıydı.
Seven Bir Tanrı Nasıl Olurda İnsanları Öldürür?
Birçok kişi, Eski Antlaşma’daki Tanrı’yı insanları öldüren, masum halkları yok eden bir figür olarak tasvir eder. Ancak buradaki temel nokta, kimsenin gerçekten masum olmamasıdır. İncil, Romalılar 3:23'te şöyle der: "Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı." Bu, Tanrı'nın yargısının adil ve haklı olduğunu gösterir. Romalılar 1:20'de de "Bu nedenle özürleri yoktur" denir. Yani insanlar, doğru ile yanlışı bilme kapasitesine sahiptirler ve bu, Tanrı'nın görkemine tanıklık eder.
Ve Yargı, Tanrı'nın yaptığı en son şeydir; Tanrı'nın yargısı her zaman son çare olarak gelir.
Kenan halkının günahları nedeniyle Tanrı, 430 yıl boyunca yargılamada bulunmamış ve bu süre boyunca halkın tövbe etmesini beklemiştir.
İbrahim, Tanrı’dan Sodom ve Gomora için merhamet dilerken, Tanrı 10 doğru kişi uğruna orayı esirgemeyi kabul etmiştir.
Nuh, Tanrı'nın dünyayı tufanla yargılamadan önce 120 yıl boyunca halkı uyarmıştır. Eski Antlaşma'daki peygamberler de, bu yargıyı bildiren kişilerdir. Onlar, insanların tövbe etmeleri için Tanrı’nın merhametini ve lütfunu göstermişlerdir.
Tanrı, günahlarından tövbe edenlere her zaman merhametini göstermiştir; Yunus 3. bölümdeki Ninova halkı ve Yeşu 2. bölümdeki Rahav örneği gibi:
Yunus’un Ninova'ya gönderilmesi, Tanrı’nın günahkar bir halkı uyararak onlara tövbe etme fırsatı sunmasının bir örneğidir. Ninova halkı, Tanrı’nın mesajına kulak verip tövbe ettiklerinde, Tanrı onlara merhamet gösterir ve şehri yıkmaktan vazgeçer. Bu, Tanrı’nın gazabının aslında bir son çare olarak var olduğunu ve her zaman tövbe etmeye açık bir kapı bıraktığını gösterir. (Yunus 3:1-10)
Benzer şekilde, Rahav’ın hikayesi de Tanrı’nın lütfunu ve sevgi dolu yaklaşımını simgeler. Rahav, Kenan topraklarında bir fahişe olarak biliniyordu, ancak Tanrı’nın halkını kurtarmak için ona bir fırsat verildi. Rahav, casusları gizleyerek onların güvenliğini sağladı ve Tanrı ona merhamet göstererek hayatını bağışladı. (Yeşu 2:1-21)
Bu, Tanrı’nın her durumda, hatta toplumdan dışlanmış kişilere bile lütfunu sunabileceğini gösteren güçlü bir örnektir.
Tanrı'nın yıkımı hiçbir zaman bir soykırım amacı gütmemiştir. Aslında, bu yıkımlar, putperestlik ve iğrençliğin temizlenmesiydi. Örneğin, Kenan halkına karşı verilen zafer, Tanrı’nın halkını, putperestliğe yönelen bir halktan temizlemek için bir adımdı. Hatta Tanrı, Asur ve Babil halkları aracılığıyla kendi halkını cezalandırmıştır. Bu, Tanrı'nın adaletinin bir örneğidir.
İsrail Halkı Ve Yargı
Tanrı, insanları her zaman doğru yolda tutmak için uyarılarda bulunmuştur. Eski Antlaşma'da, özellikle Musa'nın döneminde, Tanrı halkına açıkça neyi yapmaları gerektiğini ve yapmazlarsa hangi sonuçlarla karşılaşacaklarını belirtmiştir. Yasa'nın Tekrarı 28:1-14'te, Tanrı halkına itaat ettikleri takdirde onları bereketlendireceğini söyler: "Eğer Tanrınız RAB'bin sözünü iyice dinler ve bugün size ilettiğim bütün buyruklarına uyarsanız, Tanrınız RAB sizi yeryüzündeki bütün uluslardan üstün kılacaktır."
Tanrı, halkına sadık kalmalarını ve O'nun buyruklarına uymalarını öğütlerken, bunun karşılığında bereket ve refah vaat etmiştir.
Ancak, aynı bölümde, Tanrı'nın halkı itaatsizlikleri ve günahları nedeniyle yargılayacağı da belirtilmiştir. Yasa'nın Tekrarı 28:15-68'te, Tanrı, halkına uymadıkları takdirde başlarına gelecek felaketleri ve lanetleri sıralar. "Ama Tanrınız RAB'bin sözünü dinlemez, bugün size ilettiğim buyrukların, kuralların hepsine uymazsanız, şu lanetler üzerinize gelecek ve size ulaşacak," der Tanrı.
Halkı, Tanrı'nın emirlerine uymadıkları takdirde işgal ve zorluklarla karşı karşıya kalacaklardır. Bu, Tanrı'nın yargısının adil ve geri dönüşü olmayan bir karar olduğunu gösterir.
Eski Antlaşma'da, Tanrı'nın halkına sürekli olarak uyarı ve fırsat tanıdığına dair buna benzer birçok sayıda örnek vardır. Ancak Tanrı'nın uyarıları, bir noktada sonlanır ve bu noktadan sonra adaletin tecelli etmesi gerekir. Örneğin, Romalılar 1:20'de Tanrı'nın görülmeyen niteliklerinin, insanların aklıyla anlaşılabilir olduğu belirtilir, bu da halkın Tanrı'nın doğru yolda olduklarını bilmesi gerektiği anlamına gelir:
"Haksızlıkla gerçeğe engel olan insanların bütün tanrısızlığına ve haksızlığına karşı Tanrı'nın gazabı gökten açıkça gösterilmektedir. Çünkü Tanrı'ya ilişkin bilinen ne varsa, gözlerinin önündedir; Tanrı hepsini gözlerinin önüne sermiştir. Tanrı'nın görünmeyen nitelikleri –sonsuz gücü ve Tanrılığı– dünya yaratılalı beri O'nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmektedir. Bu nedenle özürleri yoktur. Tanrı'yı bildikleri halde O'nu Tanrı olarak yüceltmediler, O'na şükretmediler. Tersine, düşüncelerinde budalalığa düştüler; anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü. Akıllı olduklarını ileri sürerken akılsız olup çıktılar. Ölümsüz Tanrı'nın yüceliği yerine ölümlü insana, kuşlara, dört ayaklılara, sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler. Bu yüzden Tanrı, birbirlerinin bedenlerini aşağılasınlar diye, onları yüreklerinin tutkuları içinde ahlaksızlığa teslim etti." (Romalılar 1:18-24)
Burada da bahsedildiği gibi bölüm, insanların Tanrı’yı reddedip kendi arzularına yönelmeleri sonucu, Tanrı’nın onları kendi sefahatlerine bırakmasını anlatır. Yani, yozlaşmayı Tanrı değil, onlar kendileri sağladı. Bugün bu seçenek bizim içinde geçerlidir.
Son olarak, Tanrı'nın lütfu günümüzde hala çarmıhta hissedilmektedir. Burada önemli bir soru vardır: Kenanlılar gibi Tanrı'nın lütfunu reddedip yok mu olacaksınız, yoksa kabul edip bu lütfa sahip mi olacaksınız?
Christopher Wright bu durumu şöyle açıklar: "Fetihlerde Tanrı’nın yargısını hak eden günahkar toplumlara Tanrı'nın yargısı gelmiştir. Çarmıhta Tanrı, yargıyı hak eden günahkar insanların cezasını, bunu hak etmeyen ve günahsız olan kendi öz oğlu üzerinde yargılayarak bedelini ödemiştir."
Bütün bunlar, Eski Antlaşma’daki Tanrı'nın gazabının, aslında adaletin ve merhametin bir yansıması olduğunu gösterir. Evet Tanrı Sevgi Tanrısıdır bu doğru. Ama o aynı zamanda Gazap Tanrısıdır! Çünkü doğası gereği adildir. Ve günah için yargı ve dolayısıyla bedel şarttır. İsa Mesih'in insanlığın günahının bedelini o çarmıhta fidye(kefalet) olarak ödemesi bu merhameti ve aynı zamanda adaleti beraber sağlamıştır. Eski ve Yeni Antlaşma’daki Tanrı'nın sevgisi, Adalet ve Lütufla bir arada var olmaktadır.
Dipnotlar:
Yazıdaki Ayet Referansları: Kutsal Kitap The Bible Society in Turkey (Kitabı Mukaddes Şirketi). The Translation Trust / Yeni Yaşam Yayınları 2001, 2008 Çevirisi.
Comments